31 Mart 2015 Salı

Gelişim Alanları



Gelişim; organizmanın döllenmeden başlayarak fiziksel, bilişsel, dil, kişilik, duygusal, sosyal, ahlak ve cinsel yönden belli koşulları olan, en son aşamasına gelinceye kadar sürekli ilerleme kaydeden değişim sürecidir. İnsan gelişiminin biyolojik amacı birey olarak kendi yaşamını ve kendi soyunu sürdürmektir. Ruhsal açıdan ise insanın benliğini bulmaya, çevreye uyum sağlamaya ve kişiliğini geliştirmeye çalışarak mutlu şekilde yaşamını sürdürmeyi amaçlar.
Bir çocuğun büyümesi ve gelişmesi, doğum öncesinden başlayıp olgunluk çağına gelinceye kadar vücudunu oluşturan her bir hücrenin normal ölçüler ve orantılar içinde büyümesi, iş ve görev yönünden gelişim göstermesidir. Gelişme; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle kendini gösterir. Bir alandaki gelişme diğer alanı da ilgilendirir. Gelişim alanları birbirinden bağımsız değildir. Çocukların bedensel ve ruhsal gelişimlerinin bilinmesi onların gösterdiği tepkileri ve becerileri değerlendirmede çok önemlidir.

Gelişim ile İlgili Temel Kavramlar
Bireyin nasıl büyüyüp geliştiğini, gelişiminin nasıl oluştuğunu gözlemleyebilmek için gelişimle ilgili temel kavram ve ilkelerin bilinmesi gerekir. Temel kavramların en önemlileri büyüme, gelişim, olgunlaşma, öğrenme, hazır bulunuşluk ve eğitimdir.

1. Büyüme
Vücudun sadece boy, kilo ve hacim olarak artmasıdır. Başka bir deyişle büyüme, bedende gerçekleşen sayısal değişiklikleri içermektedir.
Büyümenin en hızlı olduğu dönemler doğum öncesi dönem(gebelik), doğumdan sonraki ilk yıl ve ergenlik yıllarıdır. Büyümenin sabit ve kısmen yavaş seyrettiği dönemler ise 3-4 yaş, 9-10 yaş aralığıdır.
Birey sadece fiziksel olarak büyümekle kalmaz aynı zamanda vücudun değişik organlarında değişik hızlarda büyüme gerçekleşir.
Genellikle büyüme ve gelişme terimleri eş anlamlı olarak kullanılır. Ancak büyüme ve gelişme farklı olaylardır. Büyüme, vücut hacmindeki ve kütlesindeki artışa denir. Gelişme ise; biyolojik olgunlaşma sürecini ifade eder. Büyümede hem hücre sayısı hem de hücrenin hacmi artar.

2. Gelişim
Gelişim, canlı varlığın yaşamı boyunca geçirdiği bütün değişiklikleri kapsar. Gelişim, insanın beden yapısı, duygusal, sosyal ve zihinsel özellikleri açısından düzenli bir biçimde değişmesi ve istenilen görevleri yapabilecek duruma gelmesidir.
Örneğin, bir çocuğun ağaca tırmanması devinimsel bir gelişimdir. Çocuk, kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe ve olgunluğa erişmeden ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikler yeterli olgunluğa ulaştıktan sonrada eğer çocuk ağaca tırmanmayı öğrenmemişse ağaca tırmanma davranışı gösteremez. Dolayısıyla gelişim aslında büyüme, olgunlaşma ve öğrenmeyi de içine alan daha geniş kapsamlı bir süreçtir.
Anne karnında gelişmeye başlayan ve doğumdan sonra yetişkinlik dönemine kadar süren gelişme dönemleri, kişiden kişiye göre değişmekle birlikte genel özellikler sergilemektedir. Gelişim dönemleri iç içe geçmiş ve birlikte seyretmektedir. Ancak izleme açısından kolaylık sağlamak amacıyla ayrı başlıklara ayrılmakta ve bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlikteki seyirleri gözlenmektedir. Gelişimsel kuramda bireylerin yaşamları belirli evrelere ayrılır. Bireylerin o dönemde sahip olduğu özellikler evreleri belirler. Bazı kritik dönemler vardır. Bunlar kişiliğin belirginleşmesinde önemlidir. Bu dönemi atlatamamış kişi, bir sonraki dönemde zorluklarla karşılaşır.

3. Olgunlaşma
Olgunlaşma, bir organın görevini yapabilecek düzeye ulaşması için geçirdiği biyolojik değişmelerdir. Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. Olgunlaşma kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Bir meyvenin olgunlaşması için meyvenin çaba göstermesine gerek yoktur. Bireyin olgunlaşması da benzer bir şekilde zamanla meydana gelir. Her olgunlaşma gelişimdir ancak her gelişim olgunlaşma değildir. Gelişim için bireyin çabası gerekmektedir. Örneğin, çocuğun parmak kasları yeterli olgunluğa ulaşmamışsa kalem tutmasını öğrenemez. Çocuk yürüyebilmek için yürümenin gerektirdiği biyolojik olgunluğa erişmeden zorlansa da yürüyemez. El ve parmak kasları tam olarak gelişmemiş olan 5 yaş çocuğu, genellikle 10 yaşındaki çocuklar kadar düzgün ve kontrollü bir çizim yapamaz.

4. Öğrenme
Öğrenme, bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişikliğidir. İnsanoğlunun doğduğu andan itibaren yaptığı davranışlar öğrenme sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yürümeyi, koşmayı, konuşmayı, topu tutup atmayı, giyinip soyunmayı, basketbol oynamayı, yazı yazmayı yaşantıları sonucu öğrenir.

5. Hazır Bulunuşluk
Olgunlaşmadan daha geniş ve kapsamlı bir kavramdır. Hazır bulunuşluk, olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Çocuğun bir işi yapabilmesi ve yeni bir davranışı öğrenmesi için gereken olgunluğa ulaşmasının yanı sıra gerekli bilgi ve becerileri de kazanmış olması gerekmektedir. Çocuğun kalem tutmayı öğrenebilmesi için parmak kaslarında belli gelişmelerin olması, yürüme için de hem organların gerekli olgunluk düzeyine gelmesi hem de yürümenin gerektirdiği bazı hareketleri çocuğun öğrenmiş olması gerekir. Örneğin, bisiklet kullanabilmek için gerekli kasların olgunlaşması ve ilgili organlar arasında koordinasyonun sağlanması gerekir. Bunun yanı sıra bisikletin yapısı ve nasıl kullanılacağı hakkında da bilgiye ihtiyacı vardır.

6. Eğitim
Eğitim, bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla bilinçli ve istendik olarak davranış değişimi meydana getirme sürecidir. Bu tanımda eğitimle değiştirilecek olan bireyin davranışlarıdır. Davranışlarının değişmesi ise ancak bireyin kendi yaşantısı ile olabilir. Eğitim çabalarının genel amacı yetişmekte olan çocukların topluma, sağlıklı ve verimli bir şekilde uyum sağlamalarına yardım etmektir. Uyumun gerçekleştirilmesi için bireylerin ilgileri ve yetenekleri eğitim yoluyla en üst düzeyde geliştirilir. Eğitim ve öğretim kavramları çoğu kez birbirleriyle karıştırılmaktadır. Oysa eğitim yaşam boyu sürerken öğretim ise okulda planlı ve programlı bir şekilde yürütülmektedir. Ülkemizde zorunlu eğitimin yaş aralığı ve süresi belirlidir.

 Gelişim İlkeleri


  • Gelişim, kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür.
  • Gelişimde bireysel farklılıklar vardır.
  • Büyüme ve gelişme baştan ayağa ve içten dışa doğrudur.
  • Gelişim belli bir sıra izler ve gelişim aşamaları basitten karmaşığa doğru bir evrim gösterir.
  • Gelişim hızı her yaşta aynı değildir.
  • Çocuğun değişik gelişim alanları birbiriyle ilişkilidir.

 Gelişim Dönemleri

1. Bebeklik Dönemi(0-2 yaş)

 Bireyin anneye veya kendisine bakan kişiye fiziksel ve duygusal yönden en bağımlı olduğu dönem bebeklik dönemidir. Bebek bu dönemde istek ve ihtiyaçlarını ağlayarak ifade etmeye çalışır. İstekleri, ihtiyaçları zamanında ve uygun şekilde, sevgiyle karşılanan bebekte, sevgi ve temel güven duygusu gelişmeye başlar. Çünkü bu dönem, bireyde temel güven duygusunun geliştiği kritik bir dönemdir.

2. İlk Çocukluk (Oyun) Dönemi(2-6 yaş)

Okul öncesi yıllarını içine alan ilk çocukluk dönemi; çocuğun aktif olarak çevresine yöneldiği, uyarıcılarla dolu dış dünyayı keşfetmeye çalıştığı ve temel becerilerin kazanıldığı bir dönemdir.
Oyun bu dönem çocukları için en önemli etkinliktir. Zamanının büyük bir bölümünü
oynayarak geçirir. Hayali arkadaşları vardır ve hayal gücüyle oluşturduğu oyunlar
oynayabilirler. Bu hayali arkadaşlar, çocuğun gelişiminde ya da psikolojisinde aksaklık
olduğunu göstermez. Hayali arkadaşlar çocuğun kendisini ifade etmesine katkıda bulunabilir.
Yaşamın ilk iki yılında kendisi ile ilgilenen kişilere bağımlı olan çocuk, bu yaşların
sonlarında bağımsız davranışlar sergilemeye başlar. Tuvalete gitme, yemek yeme, el yüz
yıkama gibi ihtiyaçlarını kendisi karşılar. Kurallara uymayı öğrenir.
Bu dönemde çocuk, kendi cinsinden olan ebeveyniyle özdeşim kurar. Kurduğu bu
özdeşim çocuğun oyunlarına da yansır. Cinsiyet rollerini öğrendiği bu dönemde kendi
cinsiyetine uygun tavır ve davranışları sergilemeye başlar. Bu konuda meraklı olur ve sorular sormaya başlar. Bu sorulara anlayabileceği şekilde net cevaplar verilmeli, cevaplar meraklarını giderecek şekilde olmalıdır. Çocuğu sorduğu sorular yüzünden azarlamak, araştırma girişimlerine engel olmak, çocukta suçluluk duygusunun gelişmesine veya kimi cinsel sorunlara neden olabilir. Bu dönemde libido (ilgi odağının merkezi) cinsel organ olduğu için mastürbasyon da sık görülen bir davranıştır. Doğru tutumlarla davranışın doğal sınırların dışına çıkmasına engel olunmalıdır.
Bu dönemde çocuklarda özellikle inatçılık, saldırganlık gibi davranışlar gözlenebilir. Bu davranışların çocuğun kişiliğinde kalıcı olmaması için çok dikkat edilmesi gerekir.

3. İkinci Çocukluk (İlkokul) Dönemi(7-11 yaş)

7-11 yaşları arasını kapsayan bu yıllar, çocuğun aile ortamından çıkıp dış dünya ile daha çok iç içe olduğu bir dönemdir. Bu dönemin başlangıcı ilkokula başlama dönemini kapsar. Son yılları ise çocuğun ergenlik dönemine girmeye başlaması açısından oldukça önemli bir zaman dilimidir.
Okul öncesi yıllarda görülen büyümedeki yavaşlama 10-11 yaşlarına kadar devam eder. Çocuk birçok ihtiyacını kendisi karşılayabilir ancak yine de anne ve babasının ilgi vedesteğine ihtiyaç duyar. Okul yaşamında, derslerinde ve sosyal ilişkilerinde başarılı olmak çocuğun kendisine olan güvenini geliştirmesi açısından son derece önemlidir.
Bu dönemde çocuk çok hareketlidir. Bitmeyen bir enerji ve heyecan taşır. Genellikle kurallara uyumlu, grupla iletişim ve etkileşim içindedir. Yaşıtları önem kazanmıştır. Mantıklı düşünmeye başlar. Bellek ve dil becerileri gelişir.

4. Ergenlik Dönemi(12-18 yaş)

Ortalama kızlar erkeklere oranla iki yıl kadar önce olgunlaşmaları nedeniyle bu dönem ülkemizde kızlarda 10-12 yaşları arasında, erkeklerde 12-14 yaşları arasında başlar. Ergenliğin sonuna doğru bu farkın kapandığı görülür. Sosyoekonomik koşullar, iklim ergenliğin başlangıcında etkili olmakta olgunlaşmanın geç yada erken olmasına neden olmaktadır.
Ergenlik hızlı bir gelişme ve büyüme süreci olup en kritik ve hassas dönemlerden  biridir. Ergen, yetişkinlik ve çocukluk arasındadır. Biyolojik gelişimin yanı sıra hormon dengesinde de bir takım değişikler yaşadığı için farklı duygu ve davranışlar geliştirir. Örneğin; karşı cinsten hoşlanma, çabuk sinirlenme, hırçınlık vb. Gelişim çağına özgü gelişim görevlerinin zamanında yerine getirilmemesi kişinin uyumunda bir soruna ve güvensizlik durumunun oluşmasına neden olmaktadır. Gelişim görevlerinin zamanında başarılmasında kişinin kendine duyduğu güven, saygı, bunun yanında sosyal çevrenin kişiye sunacağı güven ve yaşantıların çeşitliliği önemlidir.
Bu dönemde dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider, yerine oldukça tedirgin, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç gelir. Duygularında hızlı iniş çıkışlar yaşar. Çabuk sevinir, çabuk öfkelenir, olur olmaz şeyleri sorun yapar, tepkileri önceden kestirilemez olur. Derslere ilgisi azalır, çalışma düzeni bozulur ve istekleri artar. Kendine tanınan hakları yetersiz bulur. Evdeki kuralların ağırlığından ve sıkılığından yakınır. Anne-babanın uyarılarına ani tepki verir. Zamanını evde geçirmek istemez, dağınıktır; gürültülü müzikten, yalnız kalmaktan ve gizlilikten hoşlanır. Bunun yanı sıra akran gruplarına yönelim başlar. Çoğunlukla arkadaşlarıyla birlikte olmak ister. Ergen için bir gruba ait olmak önem taşır. Grubun kurallarına ve değerlerine uyum sağlar. Kişiliğin geliştiği bu dönemlerde; ”Ben kimim? Neyim? Ne yapmak istiyorum?” sorularına yanıt arar.
Ergen bu dönemde karmaşık sorunlara mantıksal çözümler getirme becerisi kazanır. Düşünce ile oynayabilir, mantık oyunlarından hoşlanır. Bilişsel gelişimin büyük bir kısmı tamamlanmıştır.
Asiliğe, kurallara karşı gelmeye ve sakarlığa en çok bu dönemde rastlanır. Kurallara uyma ama sorgulama ya da sıra dışı olma eğilimindedirler. Sakarlıkların nedeni ise hızlı büyüme sürecindeki koordinasyon bozukluğudur.

4. Gelişime Etki Eden Faktörler

İnsan gelişimini etkileyen faktörleri iki grupta incelemek mümkündür. Bunlar; biyolojik faktörler ve çevredir.

1. Biyolojik Faktörler

Doğumdan sonra büyüme ve gelişme devam eder. Değişik aşamalarda vücut farklı iç salgılar üreterek boyun uzunluğunu, sesin tonunu ve cildin görünüşünü belirler. Örneğin; tiroid bezinin salgıladığı tiroksin salgısı, hayatın ve ergenliğin ilk yıllarında bol miktarda üretildiği hâlde daha sonraki aşamalarda azalır. Bedenin içinde biyolojik bir saat çalışmakta ve bu saat belirli zamanlarda belirli salgıları harekete geçirmektedir. Bu tür oluşumlar gelişim sürecinin önemli temellerinden birini oluşturur.
Gelişimi etkileyen biyolojik faktörler kalıtım ve iç salgı bezleri olmak üzere iki gruba ayrılır.
 Kalıtım: Kişinin anne-babadan genler yoluyla aldığı özelliklerdir. Kalıtım, gelişimi etkileyen önemli bir faktördür ve kalıtımın kapsamını annenin yumurta ve babanın sperm hücrelerinde bulunan yirmi üç adet kromozom belirlemektedir. Kromozomlar DNA’dan (dioksiribonükleik asit) oluşmuştur.
Kromozomlar üzerinde binlerce gen bulunur. Genler, anne-babadan gelecek kalıtsal özellikleri taşıyan birimlerdir. Göz rengi, renk körlüğü, saç dökülmesi gibi özellikler çocuğa genler ile aktarılır. Genlerin bazıları baskın (dominant), bazıları çekiniktir (recessive). Baskın gen çocuğa anneden geliyor ise annenin, babadan geliyor ise babanın özelliğini taşır. Kalıtımın insan gelişimi üzerindeki etkisini göstermek amacıyla özdeş ikizler ve kardeşler arasında araştırmalar yapılmıştır. Araştırma sonuçları değişik aileler yanında, farklı çevrelerde yetiştirilen özdeş ikizlerin fiziksel yönden birbirlerine çok benzediklerini, genel yetenek yönünden de aralarında önemli farklar olmadığını ortaya koymuştur. Ayrı çevrelerde(eğitim yönünden üstün çevre ile elverişsiz koşullarda) yetişen özdeş ikizlerin zekâları arasında ise bu fark 20 puan kadar olmuştur. Aynı çevrede yetişen özdeş ikizler arasında ise bu fark 10 puan kadar olmuştur. Bu incelemeler, özdeş ikizler arasında çevre farklılıklarına rağmen zekâ yönünden önemli ayrılıklar bulunmadığını ve kalıtımın etkisini göstermektedir.
İç salgı bezleri: Salgılarını doğrudan kana akıtan bezlere “iç salgı bezi” adı verilir. İç salgı bezlerinin salgılarına da “hormon” denir. İç salgı bezlerinin salgıları organizmanın dengeli bir şekilde büyüme, gelişme ve çalışmasını sağlar. Herhangi birisinin salgısındaki yetersizlik ya da fazlalık diğer iç salgı bezlerini de etkileyebilir. Organizmanın dengesinin bozulmasına neden olur. İç salgı bezleri; hipofiz, tiroid, böbrek üstü, paratiroid ve cinsiyet salgı bezleridir.

2. Çevre

Döllenmeden başlayarak insana etki eden tüm dış uyarıcılara çevre denir. Birey gelişmeye açık bir kapasite ile doğar. Bu kapasite, çevre etkilerinin niteliğine göre biçimlenir. Doğumdan sonra insanın dış çevresi, içinde yaşadığı toplumda bulunan ve insanı etkileyen tüm canlı ve cansız varlıklardır. Bireyin yaşadığı yer, ilişkide bulunduğu her varlık, okuduğu kitap, izlediği film, beslenme şekli, ısı, ışık gibi ihtiyaçları onun fiziksel ve sosyal çevresini oluşturur.
Çevreci görüşe göre bireyin gelişiminde içinde yaşadığı ortamın niteliği önemli rol oynamaktadır. John Locke, bu görüşü başlatan ilk bilim adamı olarak kabul edilmektedir. Locke, bebeklerin zihinlerini doğduklarında boş levhaya benzetmiş ve geçirilen yaşantıların bu levha üzerinde izler bıraktığını vurgulamıştır.
Çevre; bireyin sosyal gelişimi, yani başkalarıyla ilişkileri, tutum ve davranışları üzerinde de oldukça etkilidir. Bu açıdan çocuğa uygun bir eğitim ortamı sağlanması çocuğun gelişimini olumlu etkileyecektir.
Çocuğun gelişiminin çok hızlı olduğu ve kişilik özelliklerinin oluştuğu erken çocukluk döneminde aile ortamı, ailenin yapısı (çekirdek, geniş aile), sosyoekonomik düzey, ailedeki çocuk sayısı, çocukların doğuş sırası (ilk, ortanca, son çocuk oluşu), anne-babanın çocuk yetiştirme tarzları, eşler arası ilişkinin niteliği ve ailenin parçalanması çocuğun sosyalleşmesi, eğitimi ve gelişimi açısından çok önemlidir. Çevrenin gelişime etkileri üç şekilde incelenir:
Doğum öncesi etmenler: Annenin hamilelikte yetersiz beslenmesi, psikolojik gerginlikler, annenin geçirdiği kazalar ve travmalar, hastalıklar, RH faktörü, annenin alkol ve sigara kullanması vb. etkenler bebeğin anne karnındaki gelişim sürecini olumsuz yönde etkileyen faktörlerdir.
Doğum sırası etmenler:Doğumda yanlış yöntem kullanılması, bebeğin travmaya maruz kalması doğum esnasında karşılaşılabilecek çevreyle ilgili olumsuz etkenlerdir.
Doğum sonrası etmenler:Bebeğin içinde yaşadığı aile yapısı, bireyler arasındaki ilişkilerin niteliği, çevre uyarıcıları, ailenin sosyokültürel statüsü, beslenme, hastalık, kazalar, çocuğun doğuş sırası, anne-babanın çocuğa karşı tutum ve davranışları, ileri yaşlarda akran grupları, okul ve toplumdaki diğer bireyler, toplumun değerleri, normları, iklimler, mevsimler, kitle iletişim araçlarının etkileri (televizyon, bilgisayar) gibi çocuğun gelişimine yardım eden ya da gelişimini sınırlandıran etmenlerdir.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder